View Tok Evin Aç Kedileri in a larger map

Monday, February 21, 2011

Çiya Sofrası

Çiya Kadıköy'de üzerine çok şey yazılıp çizilmiş, eskiden esnaf lokantası tadında olduğunu düşündüğüm ünlü bir yer. Ünü artık ülke dışına da taşmış bir çok yabancı yayında İstanbul'a gdien turistlerin bile görmesi gereken yerler arasına eklenmiş.

İnternetten çokça bilgi edinebileceğiniz bu yer üstüne farklı bir şey söylemek ne yazık ki mümkün değil. Bilmeyenler için Çiyaya kısaca yemek cenneti demekte bir sakınca görmüyorum. Akdeniz ve Güneydoğu mutfağının hatta daha da geniş bir coğrafyada yapılan yemeklerin bir çoğunu elinizin altında sayılabilecek bu mekanda bulabilirsiniz. Çeşitlilik söz konusu olduğunda Çiya'nın üstüne yok denebilir. Damak tadınıza göre o an canınız ne çekmişse ya da farklı bir arayışa girdiğinizde Çiya'da kendinize uygun harika bir seçenek bulmanız garanti.



Mekandaki ilk yemeğimde her ilk giden gibi seçimde zorlanıp bir bilene danıştım ve sonuçta Oruk kebabı ile Antep Fıstıklı kebabı tatma fırsatı buldum. Kebapların lezzetli olmaları bir yana farklı tadları çokça övülen bu yerle ilgili henüz yeni olan düşüncelerimi olgunlaştırmaya yetti diyebilirim. Oruk kebabı içerisinde bulunan nane ve sarımsakla, eti her çiğneyişinizde damağınızda değişik bir tad bırakıyor. Izgara da değil de fırında pişmiş olması da Oruk'a ayrı bir hava katmış. Antep fıstıklı kebap ise belki ete ceviz kadar yakışmadığını ya da kebaba bir şey katmadığını düşündüğümden olsa gerek sadece güzeldi diyorum.

Kadıköy'de çarşı içerisinde mevkilenmiş Çiya'ya ulaşım kolay. Avrupa tarafından vapurla geleceklerin iskeleden kendi ayakları üzerindeki seyahatleri en fazla on dakika sürüyor. İlk girdiğinizde şu anki haliyle iyi bir restorandan öte esnaf lokantasının bir üst seviyesini andıran Çiya aslında birbirine komşu üç farklı yerden oluşuyor. Benim gittiğim yer Çiya Sofrası diye geçiyor ve diğer yemekler için sanırım bu yerlerden birini seçmeniz gerekiyor.

Teknoloji sitelerinde çokça yapılan fiyat/performans değerlendirmesinde ise Çiya sınıfta kalıyor. Porsiyonların yetersiz olduğunu düşündüğüm kebap fiyatları 20 lira seviyelerinde geziyor. "Lüks kebapçı" konseptinde bir yer olmadığından ve servis kalitesinden pek de memnun kalmadığımdan bu fiyatlar Kadıköy gibi bir yerde çok yüksek kalıyor.

Sonuç itibariyle, eksilerini görmezden geldiğinizde sırf farklı lezzetler için bile bu mekana gitmenizi şiddetle tavsiye ediyorum.

Adres:
Çiya Kebap
Caferağa Mah. Güneşlibahçe Sk. 48/B Kadıköy - İstanbul
Tel: (216) 336 30 13 - Faks: (216) 349 19 02
e-posta: info@ciya.com.tr
http://www.ciya.com.tr

Servis: 7
Lezzet: 9
Fiyat: 5


View Larger Map

Tuesday, February 8, 2011

Tavacı Recep Usta

İstanbul ve Ankara’dan sonra, İzmir’de de açılmasıyla, şu ünlü Tavacı Recep Usta ile tanışma fırsatını yakalamış oldum.

Adını daha önce hiç duymamıştım, belki de ‘lüks’ kebapçı konseptiyle çok fazla ilgilenmediğimdendir. İşyerinde yapılan bir organizasyon sayesinde ilk olarak 2 hafta önce gitme fırsatı buldum. Zaten açılalı da 3 haftayı geçmedi.

Çok uzun süredir dikkatimi çeken, önünden her geçişimde bana hayranlık hissi uyandıran koca, bembeyaz bir köşk vardı Alsancak’ta. Denize nazır, kocaman bahçeli. İşte Tavacı Recep Usta restoranını buraya açmayı uygun görmüş. Çokta iyi yapmış diyemeyeceğim, çünkü bana kalırsa orası daha başka amaçlar için kullanılmalıydı ama konumuz bu olmadığı için kısa kesiyorum girizgâhı.

Mekân hakkında not düşülmesi gereken bir kaç nokta var: Bahçe için bir peyzaj mimarı ile çalışıldığı kesin. Fakat bahçe çok güzel olmasına rağmen biraz karmaşık. Birincisi, mobilya konusunda göz yoran bir çeşitlilik mevcut. Bir tarafta ahşap yazlık ev masaları, diğer tarafta eskitilmiş beyaz sandalyeler, bir diğer tarafta da Mudo Concept ürünleri benzeri hasır koltuklar var. Bu çeşitliliği anlayabilmiş değilim. Her şey tek tip olsaymış daha estetik dururmuş diye düşünüyor insan. Diğer bir konu ise, bahsettiğim bu mobilyaların çok fazla miktarda ve dip dibe olması. Şu an havalar soğuk olduğu için bahçenin açık tarafında oturan yok, ama bahar geldiğinde o sıkışıklıkta ne kadar rahat bir yemek yenir şüpheliyim. Bunların yanında, mekânın hoşuma giden tarafları da var tabiî ki. Bahçede palmiyelerin çevresine yerleştirilmiş iki adet camdan kafes bulunmakta. Bunların içinde çokça muhabbet kuşu, kanarya ve papağan var. Üzerine çiçek desenleri yapılmış direkler, sayısı belki yüzü geçen küçük Japon fenerleri bahçeyi süsleyen diğer ayrıntılar arasında. En güzeliyse, bahçenin kenarlarını ve içeri giriş merdivenlerini boylu boyunca süsleyen envai çeşit canlı saksı çiçekleri.

İçerisi bahçeye oranla daha ağır dekore edilmiş, büyük avizeler, parlak duvar kâğıtları ve ahşap mobilyalar ile döşenmiş. Evin odaları, kalabalık gruplar için tasarlanmış, içlerinde oldukça büyük masalar var. Kalabalık gittiğinizde –ki biz 11 kişi gitmiştik- size bu odalardan birini rezerve ediyorlar. Bu odaların dışında bir de ortada geniş alanlar var, oralara da 4 ya da 6 kişilik birkaç masa yerleştirilmiş. Her odada klima mevcut, ayrıca ışık ayarını kendiniz yapıp, ortamı daha aydınlık ya da karanlık hale getirebiliyorsunuz. Pencereden görünen mis gibi deniz manzarasını da eklersek, mekân keyif alabileceğiniz şekilde düzenlenmiş yani.

Yemeklere gelince, çok et yiyen biri değilim, daha doğrusu her eti yiyen biri değilim. Bu sebeple Recep Usta’nın menüsündeki neredeyse her şeyin kuzu etinden yapılıyor olması, her şeyi gönlümce tatmamı engelledi. Menüdekilerin bazılarının hakkında en ufak bir fikrim bile olmasa da aklımda kaldığı kadarını sayayım: Tandır, Kaburga Dolma, Sac Tava, İncik Haşlama, Pirzola, Kaburga Şiş, Taraklık, Mumbar Dolması, Adana, Beyti Sarma, Kuzu Şiş, Ciğer Şiş, Ali Nazik, Beğendili Kebap, Tavuk Şiş, Tavuk Adana, Lahmacun.

Etlerden önceki başlangıçları saymayı da unutmamak gerek. Masada herkesin önünde, ortaya gelenin dışında küçük birer salata ve Bostane vardı, oldukça da lezzetliydi. Bunun dışında, ortaya tadımlık çiğ köfte geliyor ki bu da en azından İzmir için konuşursam yiyebileceğiniz etli çiğ köftelerin arasında en iyilerinden. Bakır kapların içinde gelen ve küçük bir kepçe yardımıyla içilen ayrandan da oldukça keyif aldım. Bunun dışında, etlerden önce herkesin tabağına Ekşili Patlıcan Dolması ve İçli Köfte geliyor. Ne yazık ki, bunlar için çok olumlu konuşamayacağım çünkü bana biraz ağır geldiler. Sebebini anlamam uzun sürmedi; kuyruk yağı kullanılarak pişiriliyorlarmış. Ama kuyruk yağını sevenlerin bayılacağına eminim.

Gelelim ana yemeklere: Kaburga Dolma ve Karışık Sac Tava bu yemeklerden en çok tavsiye edilenleri. Yani Recep Usta bu iki yemeğiyle ün salmış. Bunlar, kişi sayınıza göre ortaya geliyor ve oradan tabaklara servis ediliyor. İlk gidişimdeki tereddüdüm sebebiyle ben çöp şiş yemeyi tercih ettim. Şişlerdeki etler beklediğimden büyük geldi, tatları ise beklediğimden güzeldi. Çok severek yemeyeceğimi düşünmüştüm ki, tatmamla birlikte tüm fikrim değişti. Öncelikle ve bence en önemlisi, et çok güzel pişmişti ve hiç kokmuyordu. İkincisi ise, ekstra baharat ya da tuz kullanmama hiç gerek kalmadı ki, ben bunları normalden fazla tüketen biriyim.

Bu yazıyı daha tamamlamadan, Recep Usta’ya ikinci kez gitmiş bulundum ve bu yazıya da katkısı olsun diye, bu gidişimde Sac Tava’dan tattım. Bu sefer hayal kırıklığı yaşanmadı, çünkü tava kavurma, içli köfte ve patlıcan dolmasının aksine, hiç yağ kullanılmadan pişiriliyormuş. Beni en çok cezbeden yanıysa, bol domates ve biber ile sotelenmiş olmasıydı. Bizlere, ortaya gelenin dört kişilik olduğunu söylemişti garson ama biz dört kişi bitiremedik. Çünkü etleri, o mis gibi domates ve biberlere lavaşı bandırmadan yemeniz mümkün değil. Bir daha tekrarlamak istiyorum ki, Recep Usta her ne yapıyorsa, eti iyi pişirmeyi ama aynı anda da yumuşak tutmayı başarıyor. Bu da beni damak zevkim açısından oldukça tatmin etti.

Tatmadığım, ama yanımdakilerin yediği yemeklerden de kısaca bahsetmek gerekirse, Adana olumlu puan almadı. Fındık lahmacun ise standart diyebiliriz, çok üstün bir özelliği yokmuş diğer yerlere göre.

Bu arada, diğer şehirleri bilmiyorum ama İzmir’deki Recep Ustamızda içki olarak sadece şarap mevcutmuş. Bana kalırsa, şarap yerine rakı olmalıydı ki yakında o da olacaktır diye düşünüyorum.

Ve gecenin en güzel kısmına gelelim: tatlılar! Restoranın ikramı olarak gelen İrmik Helvası ve Recep Usta’nın Spesiyal Tatlısı bence bu mekâna gitmek için yeterli bir sebep. Açık ve abartısız konuşacağım; Recep Usta’da yediğim irmik helvası hayatımda şu ana kadar en çok beğendiğimdi. Şöyle ki, ikinci gidişimde 3 tabak yedim :/

Not: Sanırım bu helvanın sırrı süt ve vanilya ile yapılmasında.

Kesinlikle tavsiye ediyorum, yemekleri için değilse de, o helvayı tatmak için mutlaka gidin!
Son olarak bahsetmem gereken, ortalarda yöresel kıyafetleriyle gezen bir çocuk var, isteyenlere minik fincanlarda 3–4 yudumluk mırra tattırıyor. Beğenirseniz bir daha almanız tabiî ki mümkün, ama verdiği miktar genelde yemeğin üstüne bir dikişte içtiğinizde yeterli oluyor. Mırrayı ilk defa bu restoranda tattığım için güzel olup olmadığı konusunda bir yorum yapamayacağım.

Gelelim fiyatlara, menülerde fiyat yazmadığı için kesin fiyatları veremiyorum, ama rahatlıkla söyleyebilirim ki, fiyatlar standart kebapçıların biraz üstünde. Rakamlar aşırı uçuk değil, ama içkisiz hesaplandığında, ve adamakıllı bir akşam yemeği yediğinizde kişi başı minimum 30–40 TL’yi gözden çıkarmanız gerekli.

Puanım: 7.8/10

Adres: Atatürk Caddesi 1.Kordon No:364 Alsancak
Telefon: 0 232 463 87 97
Web: http://www.tavacirecepusta.com/

Tuesday, February 1, 2011

süperbi burger

büyük fast-food zincilerinin yanı başında pınar köftesi kullanmayıp kendi tadını oluşturmaya çalışan hamburgecilere özel bir saygım var; sektörün bu kısmı gerçekten insan üstü rekabet gerektiriyor. levent-gültepe civarlarındaysanız süper bi' burger isimli fast-food dükkanı açlığınızı bastırmanız için iyi bir seçenek. iş çevrelerine yakın olduğundan hamburger haricinde salata ve soslu bir kaç değişik ızgara tavuk çeşiti de bulunmakta.

acı sosla birlikte sunulan süper acı bi' burger denenmesini tavsiye ettiğim bir lezzet. farklı tadını kendi tarifleriyle yaptıkları köfteye borçlular. lezzetin sürekliliği için eti tekirdağdan özel olarak getiriyorlar.

eğer öğle vakti levent tarafında bir işiniz varsa kanyon avm'nin hemen elli metre aşağısındaki süper bi'burgere uğrayın. yok gidemiyorsanız da yemeksepeti.com'dan ulaşabilirsiniz kendilerine.

Adres:
Süperbi Burger
Ecza Sok. No:10/A
Esentepe Mah.

Yediklerimiz:
Hamburger 5 tl

Servis: 7 (internet siparişlerinde Hız: 9)
Lezzet: 7
Fiyat: 8



View Larger Map

gaziantep burç ocakbaşı

palıçarşıda başıboş gezinirken, urfada kebabın en idealini ararken duyduğum o nefis kokulara yakın bir şey dedim kendi kendime. evet bir kebapçı vardı orda ve yerini kaybetmeden işimizi bir an önce halledip, acıkmadığımız halde, o güzel kokunun geldiği yere dönmenin ve lezzetli bir şeyler bulabilmenin planlarını yapmaya başladık.

uzun süredir istanbulda iyi bir kebap yememiştim. yalan söylüyorum hiç yememiştim.

oturduğumuz yer gaziantep burç ocakbaşı. kebap isteğimizi söylüyoruz Hacı Usta olduğunu düşündüğüm kibar beyefendiye. antep usulü soğansız lahmacunu olduğunu isteyip istemediğimizi soruyor; yemek konusunda fazla düşünmem geri de çevirmem, birer tane istiyoruz. çok sevdiğim nar ekşili ezmemiz geliyor salatanın yanına. sonra lahmacunlar. soğansız olması benim için eksi bir şey diye düşünüyorum ancak ilk lokmada fikirler oluşuyor zihnimde. değişik bir lezzet; buralardan değil belli. çok iyi diyorum ve bir lokma daha alıyorum lahmacundan. incecik hamurunun üzerindeki hafif yanıklar yumuşak hamurlu lahmacun sevenleri de kıtır kıtır lahmacuna hayır diyemenleri de tatmin edecek cinsten. daha önce tatmadığım kendine has lezzeti kesinlikle hayran bırakıcı.

kebaplarımız da geliyor. şehirli bir çok insanın lezzet dediği bir avuç kuyruk yağı yok, rengi güzel, kokusu ise muhteşem. urfada yediğim emsalleri gibi bıçakla keserken hafif dağıldı. tadı çok iyi. iyice çiğnerken oturuyor düşünceler, kağıt gibi kebaplardan bıkmamın verdiği bir abartı yok gerçekten lezzetli. yalnız bir gariplik var. yediklerimizden büyük bir haz almakla birlikte gözümüz kulağımız zaten birbirine çok yakın üç beş masadan oluşan mekanda yankılanan dolma muhabbetinde. yan masa istiyor. midemizde yer yok. kalkarken daha bir çok lezzeti barındırdığını düşündüğüm mekana yine gelip her şeyden tadmak istiyorum.

hesabı ödemek için kalkıyoruz ama dayanamıyorum dolmanız var galiba diyorum. ustam cevap vermeden doğuda misafir olduğum her yerde neredeyse her zaman karşılaştığım bir davranışla mutfağa yöneliyor ve arkadaşımla bana içlerinde ikişer adet patlıcan kurusu ile yaptığı dolmaların olduğu lavaşları uzatıyor. patlıcan yemiyorum ben, sevmiyorum. bir saniye hayır hayır daha önce yememişim patlıcan. inanılmaz bir lezzet. masaya yoğurtla birlikte özel bir şekilde sunumunun yapıldığını öğreniyorum. midemizin şımarttığı suratlarımıza bakıyoruz birbirimizin ayrılırken hacı ustanın yerinden.

not: ali nazik, tavuk şiş, kanat, ciğer de mekanın sunduğu diğer lezzetler olarak bir dahaki ziyaretimizde tadılabilir diye düşünüyorum.

Adres:
Gaziantep Burç Ocakbaşı
Yağlıkçılar Caddesi, Parçacılar Sokak
No:12 Kapalıçarşı

Yediklerimiz:
Lahmacun 2 tl
Adana Kebap 8 tl
Ayran 1.5 tl
Salata, Ezme ve Patlıcan Dolmaları ikram

Servis: 8
Lezzet: 9
Fiyat: 8


View Larger Map

acıktın mı?

her çarşının kendine has bir kokusu var. bunun istisnası büyük şehirlerdeki çarşılardır belki; sözüm ona modernleşen bu çarşılarda kebapçılardan, baharatçılardan yükselen kokular yok olur. samsun, trabzon gibi karadenizin büyük şehirlerinde eski rus pazarları gözden kayboldu ya da yerlerini çinden gelen ucuz hediyelerin pazarlandığı panayırlara bıraktılar. izmir'de kemeraltı çarşısı, kızlarağası hanı çevresinde kalan küçük bir alan hariç eski görüntüsünden uzak sıradan bir yer artık. antep, urfa, diyarbakır gibi güneydoğunun kadim yerleşimleri ise doğuya has o güzel kokulu çarşılarıyla hala göz doldurmakta.

istanbul kapalı çarşının durumu ise biraz farklı. istanbul ruhu bu çarşıyı her daim özel kılmakla birlikte bence her büyük çarşıda olması gereken aktarların ya da sarrafların yokluğu biraz can sıkıcı bir durum diye düşünüyorum. 

yalnız bugün yanlarına almadıkları istanbul lezzetleriyle ilgili bir kitap için birbirlerini suçlayan iki kafadarın üstte bahsettiğim şeylere yakın düşünceleri, çarşı içinde yükselen kebabın kokusunu almalarıyla sanırım biraz değişti.