İstanbul ve Ankara’dan sonra, İzmir’de de açılmasıyla, şu ünlü Tavacı Recep Usta ile tanışma fırsatını yakalamış oldum.
Adını daha önce hiç duymamıştım, belki de ‘lüks’ kebapçı konseptiyle çok fazla ilgilenmediğimdendir. İşyerinde yapılan bir organizasyon sayesinde ilk olarak 2 hafta önce gitme fırsatı buldum. Zaten açılalı da 3 haftayı geçmedi.
Çok uzun süredir dikkatimi çeken, önünden her geçişimde bana hayranlık hissi uyandıran koca, bembeyaz bir köşk vardı Alsancak’ta. Denize nazır, kocaman bahçeli. İşte Tavacı Recep Usta restoranını buraya açmayı uygun görmüş. Çokta iyi yapmış diyemeyeceğim, çünkü bana kalırsa orası daha başka amaçlar için kullanılmalıydı ama konumuz bu olmadığı için kısa kesiyorum girizgâhı.
Mekân hakkında not düşülmesi gereken bir kaç nokta var: Bahçe için bir peyzaj mimarı ile çalışıldığı kesin. Fakat bahçe çok güzel olmasına rağmen biraz karmaşık. Birincisi, mobilya konusunda göz yoran bir çeşitlilik mevcut. Bir tarafta ahşap yazlık ev masaları, diğer tarafta eskitilmiş beyaz sandalyeler, bir diğer tarafta da Mudo Concept ürünleri benzeri hasır koltuklar var. Bu çeşitliliği anlayabilmiş değilim. Her şey tek tip olsaymış daha estetik dururmuş diye düşünüyor insan. Diğer bir konu ise, bahsettiğim bu mobilyaların çok fazla miktarda ve dip dibe olması. Şu an havalar soğuk olduğu için bahçenin açık tarafında oturan yok, ama bahar geldiğinde o sıkışıklıkta ne kadar rahat bir yemek yenir şüpheliyim. Bunların yanında, mekânın hoşuma giden tarafları da var tabiî ki. Bahçede palmiyelerin çevresine yerleştirilmiş iki adet camdan kafes bulunmakta. Bunların içinde çokça muhabbet kuşu, kanarya ve papağan var. Üzerine çiçek desenleri yapılmış direkler, sayısı belki yüzü geçen küçük Japon fenerleri bahçeyi süsleyen diğer ayrıntılar arasında. En güzeliyse, bahçenin kenarlarını ve içeri giriş merdivenlerini boylu boyunca süsleyen envai çeşit canlı saksı çiçekleri.
İçerisi bahçeye oranla daha ağır dekore edilmiş, büyük avizeler, parlak duvar kâğıtları ve ahşap mobilyalar ile döşenmiş. Evin odaları, kalabalık gruplar için tasarlanmış, içlerinde oldukça büyük masalar var. Kalabalık gittiğinizde –ki biz 11 kişi gitmiştik- size bu odalardan birini rezerve ediyorlar. Bu odaların dışında bir de ortada geniş alanlar var, oralara da 4 ya da 6 kişilik birkaç masa yerleştirilmiş. Her odada klima mevcut, ayrıca ışık ayarını kendiniz yapıp, ortamı daha aydınlık ya da karanlık hale getirebiliyorsunuz. Pencereden görünen mis gibi deniz manzarasını da eklersek, mekân keyif alabileceğiniz şekilde düzenlenmiş yani.
Yemeklere gelince, çok et yiyen biri değilim, daha doğrusu her eti yiyen biri değilim. Bu sebeple Recep Usta’nın menüsündeki neredeyse her şeyin kuzu etinden yapılıyor olması, her şeyi gönlümce tatmamı engelledi. Menüdekilerin bazılarının hakkında en ufak bir fikrim bile olmasa da aklımda kaldığı kadarını sayayım: Tandır, Kaburga Dolma, Sac Tava, İncik Haşlama, Pirzola, Kaburga Şiş, Taraklık, Mumbar Dolması, Adana, Beyti Sarma, Kuzu Şiş, Ciğer Şiş, Ali Nazik, Beğendili Kebap, Tavuk Şiş, Tavuk Adana, Lahmacun.
Etlerden önceki başlangıçları saymayı da unutmamak gerek. Masada herkesin önünde, ortaya gelenin dışında küçük birer salata ve Bostane vardı, oldukça da lezzetliydi. Bunun dışında, ortaya tadımlık çiğ köfte geliyor ki bu da en azından İzmir için konuşursam yiyebileceğiniz etli çiğ köftelerin arasında en iyilerinden. Bakır kapların içinde gelen ve küçük bir kepçe yardımıyla içilen ayrandan da oldukça keyif aldım. Bunun dışında, etlerden önce herkesin tabağına Ekşili Patlıcan Dolması ve İçli Köfte geliyor. Ne yazık ki, bunlar için çok olumlu konuşamayacağım çünkü bana biraz ağır geldiler. Sebebini anlamam uzun sürmedi; kuyruk yağı kullanılarak pişiriliyorlarmış. Ama kuyruk yağını sevenlerin bayılacağına eminim.
Gelelim ana yemeklere: Kaburga Dolma ve Karışık Sac Tava bu yemeklerden en çok tavsiye edilenleri. Yani Recep Usta bu iki yemeğiyle ün salmış. Bunlar, kişi sayınıza göre ortaya geliyor ve oradan tabaklara servis ediliyor. İlk gidişimdeki tereddüdüm sebebiyle ben çöp şiş yemeyi tercih ettim. Şişlerdeki etler beklediğimden büyük geldi, tatları ise beklediğimden güzeldi. Çok severek yemeyeceğimi düşünmüştüm ki, tatmamla birlikte tüm fikrim değişti. Öncelikle ve bence en önemlisi, et çok güzel pişmişti ve hiç kokmuyordu. İkincisi ise, ekstra baharat ya da tuz kullanmama hiç gerek kalmadı ki, ben bunları normalden fazla tüketen biriyim.
Bu yazıyı daha tamamlamadan, Recep Usta’ya ikinci kez gitmiş bulundum ve bu yazıya da katkısı olsun diye, bu gidişimde Sac Tava’dan tattım. Bu sefer hayal kırıklığı yaşanmadı, çünkü tava kavurma, içli köfte ve patlıcan dolmasının aksine, hiç yağ kullanılmadan pişiriliyormuş. Beni en çok cezbeden yanıysa, bol domates ve biber ile sotelenmiş olmasıydı. Bizlere, ortaya gelenin dört kişilik olduğunu söylemişti garson ama biz dört kişi bitiremedik. Çünkü etleri, o mis gibi domates ve biberlere lavaşı bandırmadan yemeniz mümkün değil. Bir daha tekrarlamak istiyorum ki, Recep Usta her ne yapıyorsa, eti iyi pişirmeyi ama aynı anda da yumuşak tutmayı başarıyor. Bu da beni damak zevkim açısından oldukça tatmin etti.
Tatmadığım, ama yanımdakilerin yediği yemeklerden de kısaca bahsetmek gerekirse, Adana olumlu puan almadı. Fındık lahmacun ise standart diyebiliriz, çok üstün bir özelliği yokmuş diğer yerlere göre.
Bu arada, diğer şehirleri bilmiyorum ama İzmir’deki Recep Ustamızda içki olarak sadece şarap mevcutmuş. Bana kalırsa, şarap yerine rakı olmalıydı ki yakında o da olacaktır diye düşünüyorum.
Ve gecenin en güzel kısmına gelelim: tatlılar! Restoranın ikramı olarak gelen İrmik Helvası ve Recep Usta’nın Spesiyal Tatlısı bence bu mekâna gitmek için yeterli bir sebep. Açık ve abartısız konuşacağım; Recep Usta’da yediğim irmik helvası hayatımda şu ana kadar en çok beğendiğimdi. Şöyle ki, ikinci gidişimde 3 tabak yedim :/
Not: Sanırım bu helvanın sırrı süt ve vanilya ile yapılmasında.
Kesinlikle tavsiye ediyorum, yemekleri için değilse de, o helvayı tatmak için mutlaka gidin!
Son olarak bahsetmem gereken, ortalarda yöresel kıyafetleriyle gezen bir çocuk var, isteyenlere minik fincanlarda 3–4 yudumluk mırra tattırıyor. Beğenirseniz bir daha almanız tabiî ki mümkün, ama verdiği miktar genelde yemeğin üstüne bir dikişte içtiğinizde yeterli oluyor. Mırrayı ilk defa bu restoranda tattığım için güzel olup olmadığı konusunda bir yorum yapamayacağım.
Gelelim fiyatlara, menülerde fiyat yazmadığı için kesin fiyatları veremiyorum, ama rahatlıkla söyleyebilirim ki, fiyatlar standart kebapçıların biraz üstünde. Rakamlar aşırı uçuk değil, ama içkisiz hesaplandığında, ve adamakıllı bir akşam yemeği yediğinizde kişi başı minimum 30–40 TL’yi gözden çıkarmanız gerekli.
Puanım: 7.8/10
Adres: Atatürk Caddesi 1.Kordon No:364 Alsancak
Telefon: 0 232 463 87 97
Web:
http://www.tavacirecepusta.com/